3 Ekim 2010 Pazar

İçe Dönük Bir Arayış: Kıl Dönmesi - Part VI

4.LEVENT BU YÖNDEKİ SON DURAKTIR

Pazar sabahı metroda kimse kimsenin suratına bakamıyor. Bir sessizlik, bir matem havası. Belediyenin camiden mezarlığa kaldırdığı otobüsler gibi. Çok sıkıntı verici bir durum: Başlar önde, herkes yanağını kaşırmış gibi yapıyor, Nötürdamın kamburu* gibi iki büklüm olmuş oturanlar da. Sabah saat 8.30; suratlar şiş, gözler kanlı kanlı, zombilerin şafağı tadında öksürmeler, iniltiler, horlamalar. Saklamaya gerek yok lan rahat olun, herkes öyle! Ben de sakladım ama yüzümü. Sürü psikolojisi. Şapkamı çektim ağzıma kadar, nefes almakta zorlandım ama sakladım esneyişlerimi falan. Yoksa barsaklarıma kadar görebilirdi karşımdaki içimde neler olduğunu.

Akşamdan kalmanın en güzel yanı, su içme isteği. Düşünüyorum da, susadığımda ne bok varsa dikiyorum kafaya ama su içmeyeli 1 hafta falan oldu. Susayınca su içmeme yavşaklığından utanıyorum artık.* Bira içmemek lazım aslında. Ağırlık yapıyor, kilo yapıyor, midenin içine s.çıyor falan. Şu Bomonti de olmasa bira içmeyeceğim yani, o biraz daha hafif gibi. Bir de şu Efes uzun, ince belli şişeler yaptıydı ya; hah işte onlar da güzel.

Bira yalnız başına içilmiyor. Yani içiliyor da, canını sıkıyor insanın. Muhabbet olmadığı için, muhabbete ayrılacak zaman da içmeye ayrılıyor; hop, 5 şişe 1 saatte sizlere ömür. Laylaylom ondan sonra. Sözlüğe girip abuk sabuk giriler yapmalar, msnden insanları rehin almalar, gecenin bir vakti ertesi gün işe gidecek insanlara mesaj atmalar falan. Sosyal olamayınca içilen içkilerden biri değil demek ki bira. Zorla sosyalleştirmeye çalışıyor insanı, sevimsiz manzaralara neden oluyor. İçeni depresifleştirmediği için tercih etmiştim kendisini. Hay Allah...

Sabah 9 akşam 9 çalış, bokun çıksın, ondan sonra 2 saat yol git, akşam 2 saat takıl, sonra yat; çünkü ertesi gün yine iş var. Hiç kolay değil. O yüzden; yaptığınız külfetli ve saçma sapan işlerin arasına güzel, eğlenceli anlar sıkıştırın. Bir hedef koyun mesela. "Yol üzerinde şunu yapacam!" deyin. Çok kısa, çok anlamsız birşey olsun ama. Mesela deyin ki "Yolun tam yarısında otobüsten inip gazete satan bir yer bulana kadar yürüyüp, alıp, ilk otobüse bineceğim." Okumasanız da olur o gazeteyi. Vallahi eğlendiriyor insanı. Yapıp bitene kadar tabi. Sakın sinirlendirecek birşey yapmayın kendinizi. Olumsuz da sonuçlanabilecek bir şey denemeyin; özellikle de agresif, sinirli olduğunuz bir dönemdeyseniz. Ucundan dönersiniz sonra konuyla hiç ilgisi olmayan günahsız insanlara patlamanın. Patlayamazsanız da içiniz içinizi yer, moralsiz, depresif takılırsınız iyice. Mesela, "Otobüsten inip, x kişisini görmeye gideceğim, onunla 5 dakika görüşüp yoluma devam edeceğim" demeyin her zaman. Dediniz mi? S.çtınız. Siz X kişisi için yolunuzu, yolculuğunuzu uzattığınızda, X kişisinin hiç de oralı olmadığını görünce ne yapacaksınız sonra? İşte, dediğim gibi. Moral bozukluğu, depresyon, keyif kaçığı falan filan.

Size akıl vermek değil bu, ben kendimi eğlendirmek veya oyalamak için böyle şeyler yapıyorum bazen. İçinizden böyle şeyler deneyenler oluyorsa eğer, olumlu - olumsuz yanlarını paylaşıyorum faydam dokunur belki diye. Eğlencenizi kendi üzerinizden yaşayın moraliniz bozulduğunda; diyeceğim bu. İkinci kişileri katmayın. Ha, bu onlara değer vermeyin anlamına gelmesin. Kendisine sizin ona verdiğiniz kadar değer vermeyen insanlara inatla ilgi göstermekten vazgeçmeyin. Belki değerli olduklarını anlarlar, sizin de onlara faydanız dokunmuş olur.

Bira da bitti, dolaba baktım bi halt yok. En iyisi yatayım ben. Saygılar efendim. Selametle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder