20 Ekim 2010 Çarşamba

Jim


Jim'le bu kadar yakın dost olacağımızı tahmin etmezdim. Daha Mustafa'nın gittiği akşam bana onun yaptığı arkadaşlığı yapmaya çalıştı. Gerçekten iyi bir dost, vazgeçemeyeceğim bir arkadaş oldu yıllar sonra bir araya geldiğimiz bir hafta öncesinden beri.

Panik atağınız tuttuğunda fellik fellik eczane aradığınız oldu mu hiç; panik atak olduğunuzdan emin olmadığınız halde? Yaşadığınız kent, nöbetçi eczanenin 3 kilometreden daha uzak olabileceği kadar büyük bir yer mi? O zaman hakikaten Jim size can yoldaşlığı edebilecek kadar önemli biri. Onu yabana atmayın.

Mustafa gitti. Hayatında bir düzenle. Her ne kadar çapkın çocuk havalarında takılsa da, "Benim gözüm dışarda olur hacı, erkek adamım ben" ayaklarına yatsa da; hayatında düzeni, istikrarı, "sevgi"yi bulduğu anda taaa binlerce kilometre öteye uçuverdi adam. Ayak yapmanın lüzumu yok; sevgiyi, ilgiyi bulduğun zaman, peşinden gitmek kadar doğru bir şey yok yapılacak Mustafa. Bunu itiraf etmenin kötü bir yanı yok, inkar etmenin de şu dakikadan sonra bir artısı yok senin için. Senin atarlı, kendine güvenli kimliğine değil; mutluluğu bulmuş, huzuru bulmuş oluşuna imreniyor tüm dostların; bu bir gerçek.

Geride bıraktığın arkadaşlarından biri olarak sana söyleyeceğim; sevgiyi buldun ya hacı, gösterdiğin ilgi ve sevginin karşılığını buldun ya; zaten sen kendini kurtardın demektir. Ben şu dakikadan sonra, senin o sevgiye ihtiyacın yokmuş gibi davranışına imrenmem; ancak ayıplarım, nankörlükle suçlarım seni. Yolun açık olsun yiğit; senin bana ahkam kesip akıl vermediğin akşamlar için bana yarenlik edecek bir arkadaşım var artık; hem de sen beni ziyarete geldiğinde kendisini ihmal etmeme ses çıkarmayacak bir arkadaş. Senin yerini hiç tutamaz, o ayrı. Marta'ya selam söyle.

(1 şişe Zubrowka, 1 şişe de Belvedere istiyorum hacı, yollarsan sevinirim. * )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder