deney/proje ortaya konurken bu deneyin deneği durumunda olan halkın yarısı dekültürizasyonu coşkuyla karşılarken diğer yarısı ise lanet olsun deyip hayatına devam ediyor. Bu o kadar büyük bir aymazlık ve vurdumduymazlık ki, tarihte egemenlini bilerek yitiren ilk millet olmakla kalmayıp, Türkler olarak bağımsız bir devleti olmayan en büyük etnisite olarak tarihe geçeceğiz. On yıllardır konuşulan, tüm diğer örneklerinde olduğu gibi goygoyu yapılan "İran olur muyuz" sorusu artık anlamını yitiriyor; Nietzsche yaşasa böğrünü yumruklaya yumruklaya ağlayarak karşılayacağı o "Biz bir hiç mi oluyoruz?" sorusudur artık sorulması gereken. Niyeyse "Şeriat" kadar korkutmayan "vatansızlık" kavramı birkaç yıla kalmadan sık rastlanan sözcüklerden biri olarak karşımıza çıkacak. Bu süreçte çoğunluğun aksine bağımsızlık dışında bir seçeneğe inanmayan, vakar sahibi, ekmeğini çalışmak dışında bir yolla kazanmayı aklına getirmeyen, hak yemeye meyletmeyen insanları bir yol ayrımı bekliyor; ya bu amansız ADHD'den kurtulup elini taşın altına koyarak mental bir kurtuluş mücadelesi başlatılacak ya da "egemen halklar ligi"nden düşeceğini kabul edip, gelecek nesilleri tekrar birinci lige çıkma sınavını başarıyla verebilecek bireyler olarak yetiştirmek için emek ve beyin göçü seçeneklerine bakılacak. En kötü kararın kararsızlıktan iyi olduğunu unutmadan bunu başarmak ise bu toplumun genlerinde maalesef yok.
Hayat, bütün gün koşup yorulup dinlenmek için oturmak istediğinizde g#tünüze bir acı saplanmasıdır. Kıl dönmesidir. İltihap yapar. Sonra oraya tentürdiyot falan sürersiniz. Aslında oksijenli su da dökülebilir ama canını yakıyor insanın.
30 Aralık 2023 Cumartesi
Kavm-i Necip'in Namünasip Halleri
deney/proje ortaya konurken bu deneyin deneği durumunda olan halkın yarısı dekültürizasyonu coşkuyla karşılarken diğer yarısı ise lanet olsun deyip hayatına devam ediyor. Bu o kadar büyük bir aymazlık ve vurdumduymazlık ki, tarihte egemenlini bilerek yitiren ilk millet olmakla kalmayıp, Türkler olarak bağımsız bir devleti olmayan en büyük etnisite olarak tarihe geçeceğiz. On yıllardır konuşulan, tüm diğer örneklerinde olduğu gibi goygoyu yapılan "İran olur muyuz" sorusu artık anlamını yitiriyor; Nietzsche yaşasa böğrünü yumruklaya yumruklaya ağlayarak karşılayacağı o "Biz bir hiç mi oluyoruz?" sorusudur artık sorulması gereken. Niyeyse "Şeriat" kadar korkutmayan "vatansızlık" kavramı birkaç yıla kalmadan sık rastlanan sözcüklerden biri olarak karşımıza çıkacak. Bu süreçte çoğunluğun aksine bağımsızlık dışında bir seçeneğe inanmayan, vakar sahibi, ekmeğini çalışmak dışında bir yolla kazanmayı aklına getirmeyen, hak yemeye meyletmeyen insanları bir yol ayrımı bekliyor; ya bu amansız ADHD'den kurtulup elini taşın altına koyarak mental bir kurtuluş mücadelesi başlatılacak ya da "egemen halklar ligi"nden düşeceğini kabul edip, gelecek nesilleri tekrar birinci lige çıkma sınavını başarıyla verebilecek bireyler olarak yetiştirmek için emek ve beyin göçü seçeneklerine bakılacak. En kötü kararın kararsızlıktan iyi olduğunu unutmadan bunu başarmak ise bu toplumun genlerinde maalesef yok.
11 Mart 2023 Cumartesi
Mağdure Hanım ve Mahdumları
ın arsız bir çocuk gibi artık bunu dillendirecek seviyeye gelmiş olması. Malum, ağlamayana meme yok.
Mağdurlarımız mağdur oldukları kadar mağrur aynı zamanda. İçlerinden bazılarını affedilemez olarak belirlemişler ve demişler ki "bunları affetmeseniz de olur". Belki de o haltları yiyenler odanın bir köşesine çöküp kendi dizlerine sarılıp öne arkaya gidip gelerek ağlarken "Biz affedilmeyi haketmiyoruz, Allah bizim belamızı versin" diyerek bu kararı vermişlerdir. Bu arkadaşlar "ölümlü
kazaya sebebiyet verenler":
"Bir defaya mahsus olmak üzere ölümlü kazaya sebebiyet vermemiş şoförler için af çıkarılmasını talep ediliyor". (TGRT ve Cem Küçük'e tebrikler, imlaları oldukça düzelmiş. Ne demek istedikleri hakkında bir fikrimiz oluşabiliyor en azından).
"Alkollü araç kullanma sebebiyle el konulan ehliyetlere af gelip gelmeyeceği konusunda net bir bilgi bulunmuyor." (Yani bu konudaki kararlarını Twitter ve TikTok'taki tepkilere göre verecekler).
- "Ehliyete El Konulan Durumlar:
- Alkollü araç kullanmak
- Ehliyetin geçerlilik süresinin dolması
- Hız sınırının aşılması
- Ölüme sebebiyet veren kazaya karışmış olmak
- 100 ceza puanına ulaşmak
- Uyuşturucu kullanmış olmak
- Stajyer sürücü olarak kural ihlali yapmak
- Sağlık durumunun bozulması"
Evet efendim, şimdi tüm bunlar içinde ölümlü kazaya karışanları Allah kahretsin diyoruz, alkollü araç kullananları da pazarlığa konu ediyoruz. Mesela, hız sınırını %10 aşıp bir yayaya (şaşaşa) çarparak öldüren bir kişi için tabii ki iyi konuşacak halimiz yok lakin hız sınırını iki kat aşıp, çarptığı yayayı (şaşaşı) sadece yatağa mahkum eden birini de bir katille bir tutmayalım değil mi? uyuşturucu konusunu da tartışma gereği görmüyorum; uyuşturucuyla alkol bir mi? Hem o uyuşturucu değil pudra şekeri de olabilir...
İnsanımızın modern hayatın nimetlerinden faydalanırken bu nimetlerden faydalanmak için uyması gereken kuralların etrafından dönmek istemesi aslında bu kadar uzun tanıma gerek duymayan ve "şark kurnazlığı" kelimesiyle vücut bulan bir olgu. İşte tüm bu arkadaşlar için aslında şu sorunun kafalarda o "ampul"ü yakacağını ve tüm tartışmalara nokta koyacak "o" tartışmayı başlatacağını düşünüyorum: Ehliyete ne gerek var ki?
Sıhhatler olsun.