1 Temmuz 2010 Perşembe

Yağmur

Yaz gününde uzun süren sağanak yağmur gibisi var mı ya? Amele yanıklarımın üzerine düştükçe "çısssss" diye sesler geliyor beynimin içinden. Rezil, kepaze yaz güneşinin insanı kandıran pis sırıtışına küt diye indirdi yumruğu yağmur bulutları "Sktirgit lan burdan kolpacı şerefsiz!" diyerek adeta. İnsanlar koşuşturuyor sağa sola; o da anlamsız. En yağlı selülitli yerlerinizi açmışsınız (bazıları var, onlar açsın onlara demiyorum) sıcağı hem içeriden hem dışarıdan alırken çemiriyordunuz "Ay bu sıcaklar aman aman" diye. Ne bu koşuşturma şimdi? Siz ne istediğinizi bilmiyorsunuz; yaz insanları işte. Kişiliksiz, teşhirci, pervasız. Saçakların altından yürüyün şimdi. Cayır cayır güneşte yolun ortasından gitmeyi biliyorsunuz ama. Aptallar. Asıl şu andır yolun ortasından yürüyeceğiniz an. Bu bir kıyak size. Mutluluk vaad edip sıkıntıdan başka bir şey vermeyen yaz'ın, her zaman delikanlı olan ve "Hayat böyle birşey işte, karanlık ve hüzünlü, kandırılmayın!" diye her daim haykıran sonbahar tarafından baskına uğrayışı bu. Sonbaharın sizin için fazladan mesai yapışı, sizin sıkıntınızı yük edişi kendisine. İşgüzarlık değil bu, bir çağrı. Güneşe kanmayın. Uyanın!

Güneş, siz tavşanların gözüne tutulan elfeneridir. Etrafınızdaki hiçbir şeyi göremezsiniz yazın. Kolpadan bir mutluluk kaplar içinizi. Bir sonbahar ayında geç kalınmışlıklar için küfrediyorsanız, yaz güneşi gözünüzü aldığında göremediğiniz içindir. Yaz yağmurundan saklanmayın. O siz birşeyleri görün diye geldi. Değerlendirin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder