7 Temmuz 2010 Çarşamba

80 Çocuğu - II - Patlıcan Kabuğu Bayramı


İlkokula gidiyordum o zamanlar. TRT'nin çocuk programlarını yurt dışından aldığı (ne de iyi yaptığı) dönemdi. Sabah kahvaltısı esnasında haber bülteni sunan bir deve kuşu, bir kedi ve bir örümcek vardı (örümcek değil de bit gibi geliyor şimdi...). Kedinin adını hatırlıyorum sadece: Tele-Chat. Kur yapıyordu sürekli devekuşuna. Her sabah ayrı bir bayram olurdu programda; aklımda kalan sadece şu replik: "Bugün patlıcan kabuğu bayramı. Tüm patlıcan kabuklarına iyi bayramlar." Allah'ım, ne gülerdim o programa... Arkasından Bayan Karabiber gelirdi. Sevmezdim onu.

Dooorik Dooorik, Mogu Moguuuu!

İki ayrı Hayalet Avcıları serisi vardı. İkisi de çok hoştu, iyiydi ama benim favorim orijinaline sadık olmayandı. Kafatası biçiminde telefonları çalar, bunlar da göreve giderdi "Let's go Ghostbusters, Let's go!" nidalarıyla. Mogu Mogu'yu çok severdim. Adı bu değil gerçi, "Mock & Sweet" gerçek ismi. Tam olarak konu neydi hatırlamıyorum. Düğme Burun yanlış hatırlamıyorsam ablamın favorisiydi. Ben pek tutmazdım onu. Ara sıra çok eski olmasına rağmen Calimero çıkardı. Hala kendimi ona benzetiyorum "Ama bu haksızlık, öyle değil mi?" derken. Yakari'ye uyuz olduğum kadar hiçbir şeye uyuz olmadım. Kızılderililere olan acıma duygumu kaybediyordum neredeyse.

Sailor Moon ile tanıştığımda biraz büyümüştüm, yine de bir süre izledim; kız çok güzeldi... "Legend Of Prince Vaillant" vardı, hayal meyal hatırlıyorum. Sonra, renkli bir fil hatırlıyorum hayal meyal; "Dumbo". Hah! Şekerpembe vardı! Pembe bir dinozor (Serendipity The Pink Dragon). Dinozor olarak bir de Denver vardı, o kadar. Moomesa Kovboyları ile Ninja Kaplumbağalar aynı çizere aitti, çok belli oluyordu. Hayvanlar aleminin neredeyse tamamını barındıran çizgi filmlerden en başarılısı "80 Günde Dünya Turu"ydu bence. Üstünkörü olsa da gezilen yerlerin kültürlerine dair bilgiler verirdi. Olay bilgiyse eğer, birinci sırada "Vücudumuzu Tanıyalım" olmalı. Hani şu nöronların minik mavi ulaklar olduğu, akyuvarların helikopter biçimli süpersonik araçlarıyla virüslere daldığı çizgi film. Aynı adamların çizdiği bir de uygrlık tarihi çizgi filmi vardı ama onu çok az izleyebildim.

Kısa çizgi filmler vardı, genelde arka arkaya birer bölüm verilirdi hepsinden. Mighty Mouse, Pembe Panter, Tom & Jerry (pek çok kişinin Tom & Jerry çizmişliği var, ama en iyileri Fred Quimby ve Chuck Jones'tur kanımca), Atom Karınca, Yogi, Snoopy (ve tabii ki Charlie Brown), Karate Kedi, Ron ve Dommel, Jimbo (yavru bir jet uçağıydı kendisi), Casper, Kum Perisi... Günümüzde bunların yerini dini ve milli çizgi filmler aldı aq. Çizgi filmin millisi, dinisi, yöreseli olur mu ya? Eğer yöresel olacak ise illa, "Les Mysterieuses Cites D'or" (Güneşin Oğlu Esteban olarak biliriz. Talihsiz çocuk, başka birşeylerin oğlu olarak da bilinir...) gibi olmalı mesela, ya da "Les Mondes Engloutis" gibi. Niye hep Fransızlar yapmış bu tür şeyleri onu da anlamadım.
Captain Planet gibi olmalı çizgi film dediğin; Cesur Ayılar gibi, Kaptan Z gibi, Sport Billy gibi. Ne bileyim, ders vermeli, çocuklara kendini benimsetmeli, eşşek kadar olmuş bir adama bile izletebilmeli kendini. Saçma duyguları körükleyen veya hiçbir mesajı, fikri olmayan çizgi filmler (Varyemez Amca, Darkwing Duck, Alvin and The Chipmunks, Turbo Teen, Charlie Chalk, Thunderbirds, Hollywood Yaramazları, Rüya Taşı, Orange Road, vs vs...) gün gelip unutulmalı ama nesilden nesile devam edip sürekli üzerinden para kazanılıyor, propaganda yapılıyor. Mesela, bir çocuk dizisi vardı TRT'de. Brezilya yapımıydı. Adını tam hatırlamıyorum ama Atlıkarınca olabilir (belki de Atlıkarınca başkadır, dedim ya hatırlamıyorum). Bir bölümünde, zengin bir ailenin çocuğuna babası akülü bir araba alıyordu, sonra fakir bir çocuk görüp imreniyorduve annesinden kendisine almasını istiyordu falan. Zengin ama kibirli çocuğa ise bir anda bir nur iniyor, bu fakir çocukla arkadaşlık kurup arabasına bindiriyordu onu. Ya kardeşim; mesaj ne şimdi burda? Zenginsen paylaş mı diyorsun? Eğer öyle diyorsan, zengin seni izlemiyor ki! Burada delikanlı gibi dışlatsana zengin çocuğu diğerlerin, niye fakir çocukların zengin çocuğa imrenmesini yansıtıyorsun ekrana? O zaten hergün olan birşey!

Ben konudan sapmışım be. Yine sinirlerim bozuldu. Neyse, sonra devam edeyim en iyisi...

1 yorum: