14 Şubat 2011 Pazartesi

Fortress Of Solitude - III


Bayağı uzun zaman oldu yazmayalı. Hiç umurumda bile olmadı yazmak bu arada; normalde içim içimi yerdi "Ulan yazayım da rahatlayayım bir-iki gün" diye. Sonra bu başlığa geri dönmek gerekti bugün. Tanımlar beynimi s.kiyormuş 10 gündür; beyni yazma moduna alınca farkına vardım. Yazmak bir yük gibi geldi bugün.

İnsanın algısı, durumları genellemeye çok meyilli. Yani işler iyi gitmeye başladığı anda sanki hiç kötü olmayacakmış gibi sürekli aynı şekilde devan edecekmişçesine tavır takınıyor insan. Alışkanlık haline geliyor mutluluk, büyüyor; 1 gramlık sevinç 100 kiloluk güldürüyor yüzü. Sonra işte illa ki bozuluyor alışılan düzen; kötü düzen bozulduğunda koymuyor o kadar çok ama iyi şeylerin sekteye uğraması her şeyi berbat ediyor. "Papaz her gün pilav yemez" demek yerine "Yine mi?" diyor insan; iyi anları bir anda geçmiş olarak addediyor ve "Bari bugün pilav yeseydi papaz" oluyor ister istemez. Doğru mu bu?

Tanım 1: Konuşacak pek çok kişi olduğu halde konuşmamayı tercih etmektir yalnızlık. Bu tercih bir zorlamadır; bazen de değildir. Bir alışkanlıktır belki, ya da tercih edilen mutlu olma yoludur. Kişinin kendisi bile karar veremez buna.

Tanım 2: Yalnızlık, boşa konuşmaktır. Yapmaya çalışıp yapamamak, yapmak isteyip imkan bulamamaktır. 10 verip 1 isteyip 0 almaktır. Hep vermek istemektir, karşılıklılığa kafayı takmaktır.

Tanım 3: Oyalanacak bir şeyler aratır; her birinin ömrü en fazla 5 dakikadır. İnsan bedeninin tam ortasında kocaman kurşundan bir kütledir; midenin üzerine abanır. Rahatsız bir kıpırtı oluşur göğüste. Kurduğu hayallerin içinden çıkmaya çalışır kişi, kabullenilmesi gereken gerçekleri koymak için onların yerine; çalıştıkça yerini kabuslar alır. Kabuslar ise daha kötü yapar ruh halini; daha da çırpınmaya başlarsınız ama mazoşist bir güdüyle boğarsınız kendinizi o kabusların içinde.

Tanım 4: Acıkmak, ama hiçbir şey yiyememektir. Mutfağa yerleşip şaheserler yaratmak, yemek piştiğinde masaya iki tabak koymaktır; birinin boş kalacağını bile bile. Tek başına yiyemektir. Ziyan etmektir yemeği; deli olmaktır israfa.

Tanım 5: Kendi kendine konuşmaktır aynada; Sims karakterine "Charisma" kasar gibi. Bir kez bile yaptığından utanıp "Ulan ne yapıyorum ben, nedir bu rezillik?" dememektir. Güzel anları hatırladıkça daralmak, ilerideki kötü olasılıklara kendini hazırlamak adına olumsuz düşünmektir.

Tanım 6: Blog yazmaktır.

Bu kadar.

2 yorum:

  1. Ve bazen kendi kendini bu tanımlara sokmaktır yalnızlık.

    Biri en değerli şeyini sunar önüne, “vaktini” sunar, “uykusunu”.. Eli boldur, kendinden gideni düşünmez..Sense sunulanları kendi ellerinle itersin.. Yüzünü güldürmek için uğraşır O, derdini paylaşmak için..Mutlu ol diye uğraşır, huzur vermek için..Geri çevirirsin..Kendi kendini sürükler insan işte bazen bu tanımlara..

    Sonra üzülürsün..Hem yalnızlığına, hem O’na..Kızarsın..Hem yalnızlığına, hem kendine..

    Yalnızlığını yine O’na haykırırsın yüzsüzce..O ne kadar “kinci” de olsa kendi deyimiyle, geri çevirmez seni..Yine verir vaktini, uykusunu..O öyle biridir işte..Hiç tanımamış bile olsan, hiç yaşamamış bile olsan, çok seversin..

    Ama “O” bilsin ki; ne yalnız, ne de vakti çalınacak bundan sonra..(1 e kadar çalmayı saymazsak)

    Ve yalnızlık bir blog girdisine yorum yapmaktır bazen işte..

    YanıtlaSil
  2. kendi kendine kurduğun diyalogtan sıkılıp,sinir bozucu laflar etmek,her bulunan iyimser lafa laf sokmaktır.
    sağa sola koşuşan insanlara bakıp uçurumdan aşağı atlayan koyun sürüsünü anımsamak ve her şeyi ama her şeyi saçma bulmaktır.
    "hiç"in ne olduğunu algılamak,algılayıp da bu umutsuzluğu bile kimseyle paylaşamamaktır.
    aynadakiyle artık sıktın bi gitsen de rahat rahat kafamı dinlesem paradoksunu yaşamaktır ama yine de yalnız hissetmemek için ayna karşısında oturmaktır.

    YanıtlaSil