29 Haziran 2010 Salı

Ne Gam Kaldı Ne Keder


Güneş bir gösterdi ya yüzünü, dıravdan bir sevinç kapladı içimi. 2 gündür anam ağlıyor gerginlikten, sıkıntıdan. "Nasıl bir hayat, nasıl bir düzenmiş bu arkadaş" diye kendimle rakı muhabbeti yapar olmuştum. Aslında koşullarda değişen bir şey yok. Herşey aynı b.kluk içinde devam ediyor. Güneş göründü, dertler bitti işte; tipik yaz. O zaman ben de birşeyler yazayım bari.

Efendim, aslında ben serbest meslek erbabı bir insanım. Sabahtan akşama kadar g.tümü çürüttüğüm bir kırtasiye, bu kırtasiyede de normal bir kırtasiyeden beklenenlere artı olarak profesyonel resim malzemeleri ve kitap var. Benim bu denli ukala yazılar yazıyor olmamın nedeni bu olabilir yani. Olmaya da bilir, ben ukala değilim bana sorarsanız. Yazılarım ukala. Kimine göre onlar da olmaya bilir. Değişik bir durum, göreceli.

Abuk sorular

Dışarıdan bakıldığında kırtasiye olduğu çok aşikar bir yer burası. Vitrinde kalemler, kitaplar, defterler. Niçin "Burası kırtasiye mi?" diye soruluyor hala anlayamıyorum. Yok, kasap aq. "Sizde defter var mı?" Defter ne arar lan kırtasiyede? Manyak mıdır nedir millet! Vitrininde defter olan bir işyerinde defter niye satılmasın? Yöre halkına yıllardır bunu anlatmaya çalışıyorum işte.

-"Ne kadar tuttu?"

-"45 TL"

-"40 yapamaz mıyız?"

50 yapalım o zaman? Beraber mi yapacağız? Niye çoğul konuşuyorsun? Yapacak biri varsa benim; sana ne oluyor? Tek başıma yaparım, 40 yapmak o kadar zor değil. Niçin kasalarında barkod okuyucular olan yerlerde millet hayvan gibi hiç ihtiyacı olmadığı şeylere dünyanın parasını verirken burada pazarlık yapıyor? Sanki futbolcu satıyoruz. "Sen 30 yaparsın onu." Yapmıyorum aq. İstersem beleşe de veririm, istemiyorum. Hayır, emin olun içimden geliyor bazı şeylere para almıyorum. Almayacaksın zaten. Adamla iki muhabbet ediyorum, hoşuma gidiyor muhabbeti, e herkesle muhabbet mi ediyoruz işte verme para istemiyorum! Benim gibiler bu işi yapamaz ya işte, neyse.

Çarpık talepler

Her ne kadar kitap satmak kitapçıların işi olsa da, kırtasiyelerde resim malzemesine sıklıkla rastlanmasa da mevcut kombinasyonu görenlerde bir aşırı umut, bir bokunu çıkarma peydah oluyor buraya gelince. Buradan tüm Türkiye'ye seslenmek istiyorum: Kırtasiyelerde simit satılmaz. Satılıyorsa da almayın, onun yeri fırın. Tıraş bıçağı da olmaz. Çorap, atlet, takke gibi şeyler için de tuhafiyeye gidiyoruz arkadaşlar. Bally de artık bulundurmadığım ürünler listesinde. Perişan tipler gelip gelip Bally aldıkça moralim bozuluyordu, 10 yıl önce bıraktım satmayı.

Son olarak bir de renk sorununa değinmek istiyorum. Şirin ilçemiz Gebze'nin köyleriyle alakalı bir durum. Hangi köylerden olduğunu bilemeyeceğim ama maviye yeşil, yeşile de mavi demelerinden gına geldi artık:

-"Yeşil kalem veesene bi dene"

-"...Buyrun..."

-"Yeşil deyom ya bu yeşil değil bee"

-"E yeşil işte amca yeşil istedin"

-"Töbeee, ne yeşili evladım ya, bak, şuudakılardan vercen şuudakılar yok mu?"

-"E mavi onlar amca mavi desene"

-"Yeşil onlaa"

-"Mavi..."

-"Yeşil!"

İşte böyle. Neyse, ben bi yemek falan yiyeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder