3 Mart 2010 Çarşamba

A Bisturi Of Violence


Nefret ne güzel, kin ne güzel şey. Ruhumu kurtardığını düşünüyorum bazen, mental olarak rahatlatıyor. Özellikle gücü elinizde bulundurmadığınız durumlarda cankurtaran gibi, tehlike anında camı kırınız tadında. O uyuz olduğun, hayatı sana zehir eden p.zevengin kafasıyla kırar gibi o camı, sonra o imdat çekicini de kafasında kırar gibi. Hiçbir şey, ama hiçbir şey kendinizi bu kadar kaybettiremez. Aslında kaybettirebilir, o da aşk diyeceğim ama pek bi yumoş olur şu durumda. Konu bu değil.

Kin; fiziksel dışavurumlara da sahip olan tüm duygulardan daha oturaklı, daha verimli, daha "insan". Dehşetli bir orgazmdan veya şölensel bir yemekten on üzeri onlarca kat daha yücedir. Fiziksel hazlar aramaya gıcık olurum zaten; geçicidir, zararlıdır ve hiç bir faydası yoktur. En iyi fiziksel haz tasosuna oynanan barbutta düşeş atmaksa, en kötü mental haz milyon dolarlık poker masasında kağıtlara bakmadan rest deyip floş royal tutturmaya eşdeğerdir. İntikam almanın hazzını tanımlayabilmek içinse bir ölçüt yok.

Kin tutmak; ben olmak haline geldi aslında. En güzel yanı da benden hiç beklenmez birşey gibi görünmesi. Oh ne güzel, laylaylom derken işte intikam anı; yüzümüzde "Evet dostum, hesap zamanı..." ifadesi, karşımızdakinde bomb.k bir hal. Soluk beniz, dolu gözler, çaresizlik, bir "Vay ...na koyim, nasıl ya?" bakışı. An o kadar beklenmedik bir an ki; karşımızdakinde tamamen kendini haksız görme refleksi oluşuyor. Sesi kısık çıkıyor, ya da çıkmıyor. Sizden de çıkmıyor aslında; izlemek çok keyifli. Aldığınız intikamın nedeni aslında çok önemsiz bir ayrıntı. İntikamın, kinin yüceliği; karşı tarafı yıkmanın verdiği haz, ortada size yapılmış gerçek bir haksızlık - düşüncesizlik - saygısızlık varsa, onu yıllarca zihninizde tutup planlar yapıp ederinin çok üzerinde bir bedel ödetmek karşıya. Dişe dil, göze baş. Size iğne batırdıysa, siz onun karnını bisturiyle açıp bağırsaklarında sigara söndürüyorsunuz. Bir tür banka faizi; sen bana kötülük ederek bana borçlandın, doğru mu? Ama borcunun geri ödemesinin ne zaman olduğunu, ne kadar geri ödeyeceğini öğrenmeden çekip gittin. Ben de sana borcunun zamanın geçtiğini hatırlatmıyorum; onun yerine elindeki her şeyi alacak kadar borcun biriktiğinde hacze geliyorum. Mantıksız bir durum yok; herkes kendi işine bakar, değil mi?

Aslında kin tutmanın ortaya çıkışı da belirli nedenlerle oluşur; sınıf ayrımının olduğu ortadoğu toplumlarında, elitist anlayışın karşısına dikilen eşitlikçi İslam'ın kalabalık alt sınıf tarafından canla başla savunulması gibi. Ya da sermayeyi elinde bulunduran ufacık bir topluluğun koskoca bir halkı çatır çatır ezdiği bir ülkede halk devrimiyle sosyalizmin gelmesi gibi. Gücünüz yokken yapabileceğiniz tek şey kin tutmak. Hayata bağlıyor insanı. Şahsen ben intihar ederdim, dini kaygılarım olmasa. Aynı dini kaygılar nedeniyle kin de tutmamam gerekir aslında ama, ikisinden birini seçtim. Bir oyun gibi oynanıyor kin; her türlü saldırıyı olgunlukla karşılamayı gerektiren bir sabır oyunu ilk önce. Karşı tarafı daha saldırgan hale getirmeye yarıyor ki, hayatın pek çok diğer alanında da işe yarayacak olan sabıretme niteliğimiz kuvvetleniyor böylece. Bu ilk etabın ardından, geçmiş saldırıları ufak ufak hatırlatma dönemi başlıyor. Karşıdakinin zihnini bulandırma amaçlı; "Lan, unutmamış bu? Yoksa..." etkisi bırakıyoruz. Sabrımızın bir limiti olabileceği hissini verme amaçlı bu oyundan sonra duruma göre istersek direk intikam - yüze vurma kısmına geçebiliriz ama benim daha çok sevdiğim araya bir dönem daha sıkıştırmak: Çarpışma. Nasıl olsa planlar hazır, tıkır tıkır işliyor. Olacakları biliyoruz. Neler yapabileceğiniz hakkında karşınızdakini bilgilendirdiğimiz (yani tehdit ettiğiniz; ama tam olarak tehdit değil çünkü zaten yapacaksınız, bir ön koşul yok) bir tiyatro sahneliyoruz. Ardından kısa süreli bir sessizlik (hatta daha renkli hale getirmek için bir özür, belki pişmanlık tripleri) sonra küt; intikam.

Hayatta en nefret ettiğim şey, size yapılan bir şeyi karşınızdakine ödetme hakkınız varsa, onu hakkından daha düşük bir zarar vererek yapmaktır.Kin tutmanın, intikam almanın hazzını da başka hiçbir şey veremez, emin olun. Hem intikam o kadar avantajlıdır ki, herşey için uygulayabilirsiniz; kutlanmayan bir doğum günü için de, çalınmış mahvedilmiş bir hayat için de.
Önemli olan dışarıdan hiçkimseye karşı kinci olabileceğinizi belli etmemek (bende doğuştan), ve sabır gösterebilmek, çünkü Puzo doğru söylemiş; intikam zeytinyağlı, soğuk yenir.

Hayatta gerçekten becerebildiğim çok az şey var ve onları birer şey olarak adlandırmak saçma geliyor bazen; sabretmek, plan yapmak, kin tutmak, kahve yapmak, yemek yapmak, burunla flüt çalmak vs vs... Bunların hangileri hayatı en eğlenceli hale getirenleri diye sorarsa biri; sır tutmak, sabretmek ve yapmayı çok istediğiniz ve gerçekten yapabildiğiniz şeyleri çok nadir bir şekilde ulu orta yaparak insanları şaşırtmak derim. Yaptığınız her ne olursa olsun değeri artmış oluyor. Nasıl olsa kimse bu yazdıklarımı okumayacağı için kinci oluşum bir sürpriz olarak kalmaya devam edecek. İşimi de şansa bırakmam tabi, başka sürprizlerim de var... Nıhıhahahahahahahahahahaha!!!!!!!!!!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder