29 Ekim 2011 Cumartesi

Bir Şey Ne İse Odur

Hiç düşündünüz mü bilmiyorum ama ben her şey üzerine pek çok şey düşündüm 27 yıla ancak sığacak çoklukta. Düşünerek pek çok şeye mantıksal benzetmeler ve tecrübelere dayalı örneklemelerle cevaplar bulabildim; deneyen insanların da bulduğuna şahit oldum. Düşünmek, mantıksal bir harekettir ve mantığın temelinde de "Bir şey ne ise odur" görüşü yatar. Mantığın çelişmezliğini destekler mahiyetteki bu özlü söz, artistik bir cümle olmanın ötesinde mantıklı düşünüldüğünde hiçbir şeyin çelişki içerisinde olmaması gerektiği, her şeyin kendi içerisinde sistemli bir anlamsal bütünlüğe sahip olduğu anlamına gelir. Kısacası düşünmek ve düşünceyi -zor da olsa- hislerden soyutlamak; içinde bulunulan durumun ve hatta yeri geldiğinde hayatın neler getirdiğini, getiriyor olduğunu, getireceğini anlamak konusunda en verimli yöntemdir. Aksini iddia edecek olan varsa yöntemini anlatsın, onu deneyelim.

"Bir şey ne ise odur" cümlesi, yukarıda söylenilenler ışığında aslında insanın materyalizme özgü dinamiklerle tam olarak anlatılabilecek derecede somut, düzlemsel bir şekilde yorumlanabileceği anlamını verdiyse; öyle bir şey yok, yanlış anlaşılmışım. Niyetim bilginin kaynağına veya hayatın anlamına yönelen bir yazı yazmak değil; zira bu tür bir kaygım yok, s.kimde değil afedersiniz. Sadece bir insanın sıradan yaşantısında karşılaştığı zorlukları düşünerek anlamlandırabilmesi adına birkaç söz söylemek istiyorum.

"İnsan sosyal bir hayvandır" sözünü "Lan bak bu laf çok güzel oldu, yazsınlar bir kenara" düşüncesiyle motto belirleyen azılı bir o...pu çocuğu olan Aristo, günümüzde sosyalliğin ne hale geldiğini görse acaba hala aynı vakur duruşunu koruyabilir mi diye düşünüyorum bir süredir. Konumuzun özünü oluşturacak argümanın bu olmadığını belirtmekle birlikte, sosyalliğin zamanla biçimsel bir değişikliğe uğradığını ama temelinde sosyalleşmeyle ilgili insanın algısında değişen bir şey olmadığını anlatmaya çalışacağım yüksek müsaadenizle.

Çok sığ bir insanım; insanın toplumla olan ilişkisinden ziyade ikili ilişkilerini ele alır mahiyette yazılar yazıp düşünceler beyan ediyorum. Ne yapayım; ikili ilişkilerden üçlülere, foursome'lara, orgy'lere geçemedim. Profesörler, akademisyenler ne der bilmiyorum ama toplumsal ilişkilerin temeli olarak hep ikili ilişkileri gördüm; ortak yönleri çok olan insan gruplarından ziyade iki karşı cinsin ilişkisini aslında toplumsal hereketlerin "fiziksel güdülerine duygusal anlamlar yükleyen temel taşları" olarak değerlendirdim. Sosyal, ekonomik, politik, etnik, coğrafi, vs. durumu ne olursa olsun insanların birincil motivleri her zaman karşı cinse yönelik düşünceleri ve hisleri olmuştur gibime geliyor. Tabii ki anlatmak istediğim bir x erkeğine karşı tüm dişiler veya bir y dişisine karşı tüm erkekler değil; o kadar minimal düzeyde ki, x erkeği ve y dişisinin ilişkisini değerlendirmeye almak istiyorum.

Efendim; şu bir gerçek ki temelde mantıksal değerlendirme yöntemi olarak erkek ve kadın (dişi çok kaba oldu değiştirdim) birbirinden çok farklı bir konumda bulunuyor. İnsanların hareketlerine, tavırlarına yön veren unsurlar olarak mantık ve duyguyu ele aldığımızda, iki cins için çok farklı sonuçlar çıkıyor. Erkeğin tüm hareketlerine yansıyan kendi içindeki mantıksal sistemlilik erkeğin bir başka erkekle olan ilişkisinde tıkır tıkır ilerlerken, bir kadının takındığı "duygusal - mantıksal sistemsizlik" karşısında; 3 ön libero ve ağır bir forvetle kontraatak futbolu oynamaya çalışan bir takım gibi apışıp kalıyor, bir yere varmıyor. Duygularını dizginlemeyerek ruhsal bir huzura kavuştuktan sonra mantığına sarılmayı bekleyen erkek için neye sarılacağını bilmeyen kadın, her "artık tutarlı bir hareket sergilemeye başlayacakmış" tavrı gösterip de kadınlığını yapmaya devam ettiğinde erkek; cinnetin sınırında cambazlık yapmaya başlıyor. Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor ki, bir kadın için mantıksal bir tutarlılık ve huzur; kadınlığın olmayışı demektir.

Kadın ve erkeğin arasında mantıksal bir tutarsızlıktan bahsettim ama buradan kadının kendi içşinde bir mantığı olmadığı sonucunu çıkaran soysuzlar olabilir. Zinhar yalan. Sokaktan geçen herhangi bir kadın veya erkeğe "İlişkinizde arayacağınız en temel unsur nedir?" sorusunu sorduğunuzda alacağınız unisex yanıt "Güven" olacaktır. Bu sizi kandırabilir. "Güven" kelimesinin kadın ve erkek için farklı yorumlanıyor olabileceğini gözden kaçırabilirsiniz. Güven, erkek için "Kadının tanımlanmış davranışlarının değişkenlik göstermemesi, benzer etkilere benzer tepkileri vermesi, değişkenlik gösteren davranışlarının anlamlandırılabilir olması"dır. Bir kadın içinse güven "Koşulsuz bir şekilde erkeğin, kadınına karşı beslediği bir duygu"dur. Yani, erkek güven konusunda algı yükünü kadınla kendine eşit bir biçimde paylaştıracakken kadın; güven kelimesinin sorumluluğunu sözlük anlamlarıyla birlikte erkeğe yükleyecek ve bunu sorgulamamasını isteyecektir. İçinde bulunduğunuz ilişkileri bir gözden geçirin; bir erkek olarak kaç kez birlikte olduğunuz bir kadının içinde bulunduğunuz bir durumu, yanlış anlamasından korkarak "üzerinde oynamalar yaparak" anlattınız; kadın kaç kez içinde bulunduğu durumu "siz bundan rahatsızlık duyacak olsanız bile" tüm netliğiyle anlatıp bunu anlayışla karşılamak zorunda olduğunuz hissini verdi? Basitçe bir örnek verecek olursak; trilyon yılda bir gördüğünüz bir bayan arkadaşınızla görüştüğünüzü kız arkadaşınıza anlatmak yerine yalan söylediğiniz olmadı mı? Peki, kız arkadaşınız hiç size çok sevdiğini söylediği eski bir erkek arkadaşıyla görüştüğünü - görüşeceğini rahatlıkla söylemedi mi? Verilebilecek en alt seviyedeki örnek bu; daha da geliştirilebilir tabii ki. Bu konuda bilmeniz gereken şu; bir kadının davranışlarını sorguladığınızda size mutlaka bir nedensel yumak gösterecektir ve bunu anlayamayacağınızı da belirtecektir; erkek olmanızdan dolayı. Siz bir kadının eline davranışlarınızı sorgulama fırsatı verdiğinizde kadın bunu size "telafi etmeniz gereken bir hareket" olarak sunacak ve sizi borçlu çıkaracaktır.

Kadınlarla erkeklerin birbirlerinden ayrıldıkları bir diğer nokta da, olayların gelişme ve sonuç bölümlerinin hangisinin daha değerli olduğudur. Erkek, kadınla ilgili bir olayın sonucunu düşünür ve sonuca giden süreç, sonuç için katlanılabilirse sürece her koşulda razı olur; veya sürecin zorluklarını küçümseyip sonucun değerini büyüterek "duygularını mantığına artı bir değer olarak ekler" ve ona göre tavır belirler. Kadın içinse sonuç ne kadar güzel olursa olsun, hiçbir süreç ve hiçbir zorluk o sonuç için katlanılabilir nitelikte değildir; kadın için zorluk kendisinin katlanamayacağı; ancak ve ancak "kendisi için katlanılmak zorunda olan" bir etaptır. Erkeğin ego körükleyen bu davranışı ve her kadının görmek istediği tavırlar, geleneksel bir şekilde kadının göstereceği her olumlu davranışı bir ödül olarak değerlendirmesine, erkeğin de hipnotize olmuş bir şekilde bu ödülü almak için önüne geçilemez bir çaba göstermesine neden olacaktır. İş bu duruma geldiğindeyse ilişki kapitalist bir ilişkiye dönüşecektir; erkek daha fazla çaba gösterdikçe gösterilen çaba kadın için sıradanlaşacak, daha fazlasını bekleyecektir. Erkek ödüle ulaşmak için daha az sorgulayacaktır; kadın ise hiç sorgulanmamasını istecektir.

Kırmızı çizgiler ise kadın - erkek arasındaki bir başka farklılık gösteren konudur. Erkeğin koyduğu kırmızı çizgiler tamamen gösteri amaçlı, esnetilebilir çizgilerdir (ki erkek aslında bu çizgileri esnek birer çizgi olduğundan koymaz) ve karşılıklıdır; kırmızı çizgiyi kendisi için de kadın için de çizer. Kadın ise kırmızı çizgiyi sadece erkek için çizer ve o çizginin yerini her gün değiştirse bile yerini söylemek zorunda hissetmez; erkek içgüdüsel bir biçimde o çizginin yerini bilmelidir. Şöyle ki; şarkılara konu olmuş bir biçimde erkeğin kırmızı çizgileri yalan ve güven üzerinedir. Erkek yılandan korkmaz yalandan korktuğu kadar ama yine de aslında yalanı (veya olmasını istemediği o şey her ne ise) görmezden gelir. Kadın bu konuda farklıdır; bir erkek yalan söylediğinde onu erkek yapan özelliklerinden birini kaybetmiştir ama kadın yalan söylüyorsa mutlaka bir nedeni vardır; ve her zaman olduğu gibi o nedeni anlatsa bile erkek anlamayacaktır. Erkek ise en kalın kırmızı çizgisi olan gururu da silgiyle, yeri geldiğinde daksille silecektir. Yapılan büyük yanlışlar ve haksızlıkları koyu bir Polyannacılıkla haksızlık olarak görmeyecektir bile.

Tespit yapmak, mantıksal bir harekettir ve bir erkeğin bulunduğu konumu değerlendirmesi açısından en güvendiği yoldur. Erkek tespit yaparken hem kendisi, hem de ilişkinin diğer kanadı için tespitlerini yapar. İçinde bulunduğu konumu değerlendirirken destek aldığı nokta "nereyi hedeflediği" değil, "nerede bulunduğu"dur. İkili ilişkilerde beceriksiz bir şekilde hissel yoldan ilerlemeye çalıştığından, mantıklı gördüğü sonuca doğru gitmez; gitmekte olduğu yolu mantıklı bir düzene oturtmaya çalışır. Erkek, ikili bir ilişkide ister istemez olayı "hak-hukuk"a getirir ve verdiği ödüne karşılık aldığı ödünün miktarını değerlendirir. Bunu yaparken daha önce yaşadığı uzun - kısa, ciddi - ciddi olmayan ilişkilere bakmaz; ilişki içerisinde bulunduğu kadını "kadın" olarak değil "o kişi" olarak ele alır. Kadınlar ise erkekleri genellerler; çocuk yaşlarda başlayan, olgunlaşmamış ilişkilerinden arta kalanlar bile yetişkin yaşlarda yaşayacakları ilişkiler için bir modeldir. Karşılarındaki erkekle ilişkilerini karşılaştırırken dönemi, yaşı, kişilik gelişmişliğini ele almak yerine yeri gelir ilişkinin uzunluğu, yeri gelir ilişki yaşanmış kişilerin çokluğuyla tek taraflı bir sidik yarışına girişmeyi tercih ederler. Erkek için ise böyle bir tavırda bulunmak karşı tarafı aşağılamaktır; kadınların aksine erkekler kadınları birbirleriyle karşılaştırmazlar, ayrılmaları gereken kişilere kaba sözler söylemek ise başlı başına kendi gururunun ayaklarına kurşun sıkmaktır erkek için; bulundukları yerden 180 derece terse dönmektir ki bu aslında erkeklere değil kadınlara göre bir tavırdır. Yalnızca yaptıkları tespitleri net bir biçimde açıklamak adına doğru kelimeleri doğru yerde kullanabilirler; o da defalarca ve inatla gururları incitildiğinde. Erkek, içinde blulnulan durumu tanımlayamaz kadına göre. Kadın ikili ilişkideki yetkili tek kişidir: Kadının nasıl hissettiğini anlamak zorundadır erkek, erkeğin nasıl hissetmesi gerektiğini kadın söyleyecektir. Erkek içinde bulunduğu durumu çözümleyebilir hale geldiğinde (yani kabullenebildiğinde) ve içinde bulunduğu durumun ne olduğunu kadına anlattığında kadın da bunu tabii ki düşmanca bir tavır olarak görecektir. Çünkü kadın ve erkek olmanın en temel farklarından biri şudur ki erkek gösterdiği tavrın karşıdan nasıl anlaşılacağını düşünmeye çalışarak davranır; kadınınsa göstermek istediği bir tavır ve bu tavıra karşı almak istediği bir tepki vardır, mantıksal değil keyifsel bir ilişkidedir bu tavır ile tepki.

Geldik en temel soruna; bir kadın, hangi kadın olursa olsun, "bir erkeğin kendisini çeken, o erkeğe has özellikleri" değiştirmeye çalışacaktır. Bu, kadının yeryüzündeki en agresif egoya sahip olmasından ileri gelen bir olaydır. Bir erkeğin elindeki en değerli unsur olarak gördüğü şey her ne ise onu yok etmesini isteyecek ve erkeğin kendisini istediğine kani olacaktır fakat burada karşılıklı bir tuzak söz konusudur; erkek kadının bu çağrısına kulak verdiğinde o kadının ilgisini çeken erkek olmaktan uzaklaşacak, sıradan bir kişi haline gelecektir. Erkek için bu bir gurur sorunudur; çünkü erkeğe göre bir kadın için kişiliği hariç (neredeyse) her şey feda edilebilirdir. Kadın ise kendisi için değişen erkeğe belki biraz saygı duyacak ama kendisine cazip gelen özellikler artık o erkekte mevcut olmadığı için ondan uzaklaşacaktır. Sonuç olarak, "Bir şey ne ise odur". Bir kişi bir diğerini seviyorsa seviyordur, sevmiyorsa sevmiyordur. İşin içinde "ama" varsa, sevgi değil; sevgiyle karıştırılan başka bir his vardır. Bir kadın eğer bir erkeğin belli bir özelliğini değiştirmesini istiyorsa ya o erkeği sevmiyordur, ya da sevdiğini sanıyordur (ki ikisi aynı şey oldu evet).

Kadın ve erkek arasındaki son ve en gözle görülür farka gelince de; erkek "sadece ve sadece emin olduğu konuları, duyguları ve fikirleri kadınla paylaşır" fakat kadın için ise günden güne değişkenlik gösterebilecek şeyler bile "en içten şekilde" karşısındakiyle paylaşılabilecek şeylerdir. Sıklıkla sözledikleri şeylerin hangilerinin bugün olduğu kadar yarın da geçerli olabileceği bilinmeyeceği gibi, kendileri de bilmez. Karşılarındaki insanlardan görmek istedikleri açısından tutucu, kendi söyledikleri değerlendirileceği zaman ise anlayışlılık beklentisindedirler. Kadın için söylediği sözler yeterli olmalı, söyledikleri için ekstra bir çaba sarfetmeleri gerekmemelidir. Örnek verecek olursak; "Seni seviyorum" cümlesini kadınlar sıklıkla kullanır ve erkekler bunun gerçek olduğunu zannederler. Erkekler "Seni seviyorum" cümlesini nadiren kullanır ve kadınlar bu cümlenin gerçeği yansıtmadığını düşünür. Bunun nedeni; kadınların bir şeyi söylemenin yeterli, ekstra bir çaba sarfetmenin gereksiz olduğunu düşünmesidir. Buna karşılık erkekten hem sevgisini göstermesini hem de bunu dile getirmesini beklerler. Diğer taraftan, erkek için sahip olunan duyguyu göstermek önemlidir; erkeğin gösteriyor olduğu duyguyu bir de dile getirmesi zordur. Zaten dile getirmek zor olduğu için göstermeyi seçer.

Velhasıl kelam, akıllı olun. Bir ilişkinin bitmesi gerektiğini kabul edemezseniz; kıçınızın üstüne oturamadığınız aylar boyunca dizlerinizin üzerinde beklediğinizle, geceleri 2 saat uykuyla yetindiğinizle, kurduğunuz hayallerle, gönderilmeyi bekleyen resimlerle, bir insanın aklında kalabilmek için denediğiniz binbir türlü maymunlukla, rahatsızlık vermiş hissinizle, uğradığınız haksızlık ve adaletsizlikle, boğazınıza düğümlenmiş bir özlem duygusuyla, kim uğruna yere serdiğinizi bilmediğiniz gururunuzla ve hiç tanımadığınız insanlara ait fotoğraflarla olduğunuz yerde kalakalırsınız.

9 yorum:

  1. bu kadar öznel olmasaydı başucu kitabı olabilirdi kanki yine sikip atmışsın hep kendini anlatıp ya kendini öldür yada gelip ben öldürecem

    -bağşme 4ever-

    YanıtlaSil
  2. x dişisi, y erkeği

    YanıtlaSil
  3. son cümle çok orhan pamuk stayla. lakin ana fikrini anlatmışsın. eyvalla.

    YanıtlaSil
  4. Noldu canım :( bilirim ben senin bu hallerini. Uzme canını :(

    YanıtlaSil
  5. Yine nası bi olay dönyo lam aq hala wonkarvai filmi gibimi yaşıyon

    YanıtlaSil
  6. Noldu sözlükçü genç?

    Vermedimi

    YanıtlaSil
  7. Sıkıldım. Uzun zamandır sıkıcı yazıyorsunuz halileo. Şubat ayı civarlarındaydı son güzel işiniz. Ne oluyor kuzum size?

    YanıtlaSil