11 Mayıs 2011 Çarşamba

Biri Beni Bıçaklasın

Mayıs ayına girince bi halt olacak zannetmiştim ama havalar yaklaşık bir 6 aydır aynı. Bu aq yanardağı patladı ya, onun yüzünden 2 sene havalar hep böyle Çin işkencesi gibi olacakmış. Sabah serin, akşam serin, öğlen serin, gece soğuk; güneş yok! Arkadaş bu yanardağ niçin bizim g.tümüzde patladı ki şimdi? Taaa anasının örekesinde patlamış, bizim niye asabımızı bozmaya çalışıyor lan bu? Savaş açalım lan İzlanda'ya. Olmadı satın alalım. Kanal İstanbul'a harcanacak paranın 5te 1ine alırız şerefsizim. "Lan ta elinin köründeki İzlanda'yı alıp ne yapacaz?" demeyin, bulunur elbet yapacak bir şey. Kanal İstanbul'la ne yapılacaksa, İzlanda'yla daniskası yapılır.

Hava öyle o.ospu çocuğu ki; yarım saat boyunca karanlık, sonra 1 dakika için her taraf ışıl ışıl oluyor. O bir dakika bitince hadi bakalım tekrar karanlık... Bitemedi şu kavanozda yaşama hissi. Sanki böyle kooooskocaman bir kavanozun içindeyiz, arasıra 1 dakikalığına kapağını açıyorlar "Azıcık hava alsın lan" diye, ondan sonra tekrar kapanıyor. Kapının önüne çıktım, kafamı yukarı kaldırıp "Açık kalsın lan!" diye bağırdım, şahitlerim var. O kapağı açıp kapatan her kim ise beni dinlemedi. O güneşten de 1 dakikalık faydalanamıyorum ki ben arkadaşım! Bulut izin verse bu abuk sabuk binalar izin vermiyor! Ya sıkıldım, bunaldım, delirmek üzereyim ve bir şeylere zarar vermek istiyorum. Olmadı kendime. Hani işin günah kısmı falan olmasa dalacağım birilerine. Ya da atmak istiyorum bir yerlerden kendimi ama ölürüm mölürüm şimdi gereksiz bir hareket olur. Çok rica etsem beni bıçaklar mısınız? Karşılık da vermem.

Ben içimdeki daraltıdan, nefes alacak yerim kalmadığından bahsederken bugün bir çılgın projeden daha haberdar oldum. Efendim; İstanbul'da karşı yakada "Uskumruköy" diye bir yer varmış. Oraya 1 milyonluk bir şehir kurulacakmış. Aynı şekilde bir 1 milyonluk şehir de Anadolu yakasına. Ne güzel, şehir kurulmadan evvel kaç kişinin yaşayacağına da karar veriliyor. Zaten kaç çocuk yapacağımıza da karar verildi. İşte; anne-baba, topla onları. Kaç etti? İki. 3 tane de çocuk? 5 oldu. Böl 1 milyonu 5'e; kaldı mı 200bin? 200bin aile yaşayacak demek ki. Üstad bir de şöyle demiş:

-"Amaç İstanbul nüfusunu arttırmak değil, birileri bunu speküle ediyor (tabi canım, gelecek buraya 1 milyon kişi; 1 milyon başka kişi de sınırdışı edilecek zaten). İstanbul'un birinci derecede deprem tehdidi altında olduğunu unutmayınız. (O yüzden deniz kenarına 1 milyonluk bi şehir kuruyoruz ki, deprem olduğunda kurtarma çalışmalarıyla vakit kaybedilmesin; boğularak ölüversinler.) İstiyoruz ki o çirkin yapılaşmalardan kurtulmak istiyoruz. Deprem olduğu zaman belki yüzbinlerce insanın ölümüne neden olacak yapılanmadan İstanbul'umuzu kurtaralım istiyoruz (O çirkin yapılaşmaları babam yaptıydı vaktinde. Gecekondulara elektiriği suyu da amcamın oğluyla birlikte bağladık. Tapuları da elbette ki biz verdik.)"

Ayranımız olmadığı halde s.çmaya atla gidişimizin nedeni olan BU zihniyetin bize aşıladığı hazırcılık ve dış - iç borçlanmadaki önü alınamaz yüzsüzlüğümüz önümüzdeki dönemde de süreceğe benziyor saygıdeğer abilerim. İnsanımız "iş" yerine "aş" tercih ederken, hükümetimiz de önce tarlasının yanıbaşına fabrika açılacağı söylentisi çıkan köylü gibi elinde avucunda ne varsa haraç mezat sattıktan sonra, eli baba parasına alışmış oğulun gözü karalığıyla astronomik meblağlar gerektiren skindirik projeler peşine düştü. Pardon ama, bizi batıran bu değil miydi zaten? "Ah ah nasıl yıktılar bizi, kendi içimizden vurdular!" diyerek önceki dönemlerin şehirleşme anlayışına çemkiren sayın Başbakan; sen de burada belediye başkanı değil miydin? Senin döneminde de katlanarak artmadı mı nüfus? Kaçak konut? OY!? Senin kafandan olmayanlar ne ara yönetti ki o şehirleri? Çok afedersiniz ama yepisyeni cumhuriyetin .mına koydunuz 100 sene geçmeden, daha ne kadar koyabilirler ki dedikçe daha da koydunuz. Önünüzü alamadık.

Bi taneniz çıkıp abuk sabuk "Bakın lan ne geldi aklıma" diyerekten bir şeyler anlatır, biriniz yok çikolata yok püskevit; yerel dilimi kullanayım derken .aşak oğlanına çevirir kendini. Bir diğeri yine elinde belge "Lan bak açıklarım! Lan! Açıklarım diyorum!" şeklinde hiiç de beceremediği biçimde atarlı, giderli. Yahu hava basık, güneş yok, deliriyorum lan bi sktirin gidin! Bağırtmayın şu otobüsleri minibüsleri sokaklarda!

1 yorum: