27 Nisan 2011 Çarşamba

5 Dakika

İnsanlar zaman mefhumu ile bilinçlerine kavuştukları andan beri iç içeler sanırım. Zamanı ölçmek, zamanı ölçü birimleriyle değerlendirmek ise ilk kimin aklına gelmiş bilmiyorum ama merak ettim; hiç araştırmadım. Göreli bir kavramı ölçebilmek için mükemmele bu kadar yakın bir sistem kurmak için gerekli vasıflara sahip kişinin, sadece bu alanda değil, diğer kafa gerektiren pek çok alanda da başarılı olmuş olması lazım. Bugün saat deyince akla Swatch, Seiko, Brietling falan geliyorsa işte tam da bu saati keşfeden kişinin başarılı oluşunun kanıtıdır; ne kadar maharetliyse o kadar unutulabilirdir bir insan.

Küçükken "Günler de amma yavaş geçiyor aq" dediğimi hatırlıyorum hep. 1 gün 1 hafta gibi gelirdi. Hayal gücüm olmasa ertesi güne uyanmak istemeyecektim heralde. "Lan bi bakmışsın yarın okulu uzaylılar istila ediyomuş" diye heyecanla uyuduğum geceler hatırlıyorum. Yaş ilerledikçe hayal gücü terketmiyor insanı ama hayalleri gerçek hayata uyarlamaya çalışırken daha bir ayakları yere basıyor insanın. Günler çocukluktakinden daha sıkıcı. Kesinlikle daha hareketli, daha yorucu, daha yoğun, ama daha sıkıcı. Eskiden en büyük dert çizgi filmin saatini kaçırmamak veya tasoları kaybetmemekken şimdi günün her anı kocaman kocaman streslerle dolu ve huzur bulmak da imkansız gibi ama dedim ya işte hayal gücü diye; onu biraz da umutla karıştırıyorsun. Ertesi güne uyanmak için bir neden haline geliyor "huzur", hayal gücü size birkaç mucizeyi aynı anda yaşamanın mantıksız olmadığını kabul ettiriyor.

Dedim ya göreceli diye; Einstein'ınki gibi göreceli değil benim demek istediğim. Az önce bahsettiğim gibi; çocukkenki zamanla büyüyünce algılanan zaman veya bayram ziyaretindeki zaman akış hızıyla halı saha maçındaki zaman akış hızı. Filmin başlamasına kalan 5 dakikayla tuttuğunuz takımın 9 kişiyle 0-0 götürdüğü maçın son 5 dakikası aynı uzunlukta değil. Bazı 1 saatler var ki 5 dakikada geçiyor, bazı 5 dakikalar var ki saatler sürüyor. Yine de, 1 saatlik süre ömürden 1 saat, 5 dakikalık süre ömürden 5 dakika götürüyor. "1 gecede saçlarım beyazladı, 10 yıl yaşlandım" diyenlere bakmayın işte; insanlar genelde niçin yaşadıklarını anlayamadıkları sıkıntıların sorumluluğunu zamana yüklerler, zamana karşı koyulmaz ya, o hesap. Söylerken farkında olunmasa da elden birşey gelmezin, kaderciliğin başka bir karşılığıdır zamanı suçlamak. Neyse işte.

Bu yazıyı, zamana belirli bir tavırla yaklaşmanın yanlış olduğunu anlatmak için yazmaya başladım. Yazmaya başlamamın üzerinden 5 dakika geçti. Sanırım adını da "5 Dakika" koyacağım bu yüzden. Burada bir nokta var; günlerce boşlanmış bir bloga yeni bir yazı yazıp rahatlamak 5 dakika sürüyormuş. "Ya ne yazıcam ki, aklıma bişey de gelmiyo; zaman geçtikçe geriliyorum" deyip suçu zamana atmaksa günler alıyor. Kısaca; günleri, saatleri gözünde büyütüyorsun ama bir s.kim olmuyor, hiçbir şey çıkmıyor o saatlerden ve günlerden. Buna karşılık bazı 5 dakikalarda dünya kadar olay oluyor. Evren bugün kimbilir kaç yaşında, hala genişliyor; ama şu anki hızını Büyük Patlamadan sonraki ilk 3 saniyede kazanmış, mesela. Diğer yandan, kadının karnının şişmeye başlamasıyla "Nur topu gibi bir çocuğunuz oldu" diye kucağına bir bebek bırakılması arasındaki süre birkaç ay, serpilip gelişip aile kurması birkaç on yıl, emekli olması yarım asır falan filan. Ve bir kalp krizi; 10-15 saniye. Deprem desen taş çatlasa 1 dakika. Bir merminin namludan çıkıp biryere saplanması ise saniye bile değil.

Ve çok değil; birinin sizden istediği 5 dakikayı onunla paylaşmak. Sizin için 5 dakikalık bir sıkıntı olabilir ama bir başkası için bir gece sürecek bir huzur, ertesi güne yetecek kadar rahat bir uyku, bütün günün hatta belki haftanın stresini emecek yoğunlukta bir mutluluk, güzel bir rüya için lezzetli bir bilinçaltı besini anlamına gelebilir belki. Kaldı ki bu 5 dakikanın tüm külfeti bir günün 288'de 1'i kadar daha uyanık kalmak, 6.5 saatlik bir uykunun 90'da 1'inden feragat etmek demek sadece. Elbette ki bu sizin için katlanılması zor bir sıkıntıdır, bir 5 dakika daha ayakta kalamayacak kadar yorgun hissedebilirsiniz; yine de bir 5 dakikada yukarıda belirttiklerimin gerçekleşebileceğini unutmayın karşınızdaki için; eğer gerçekleşeceğinden eminse, elbette ki o 5 dakikayı elde etmek için zorlayacaktır.

Sonuç olarak; ne kadar kısa olursa olsun, zamanı kendiniz için büyütüp başkası için küçümsemeyin. Ya da nasıl biliyorsanız öyle yapın; çünkü, zaman siz ne kadar anlam yüklerseniz o kadar anlamlı ve değerlidir.

1 yorum: