6 Aralık 2010 Pazartesi

Pazartesi Neş'esi

Bugün bir pazartesi ne kadar güzel olabilirse o kadar güzel başladı. 2 gündür karıştırmadığım gazete - haber sitesi ortamlarına bir girip bakayım dedim mesela. Pek çok şey öğrendim daha bu saatte:

Özge Özberk'e göre bebeğin anneye ve süte ihtiyaç duyduğu en önemli zaman ilk altı aymış (hadi ya?). Yine de oğlunu ilkokula gidene kadar emzirmek istiyormuş (ÇÜŞ). Hayatı sorularla dolmuş bir anda, “Acaba mutlu mu? Acaba neden ağlıyor? Acaba ateşi neden çıktı?” gibi (altına s.çmıştır ondan ağlıyodur). Oğlu "Leo" pek pek keyifli bir bebekmiş, "arıza" çıkarmıyormuş. Anne olduğu için o kadar şeymiş ki. Gisele Bundchen Noel hazırlıklarındaymış. Noel aydınlatması için 7500 dolar masraf yapmış. Funda Arar'ın havaalanı gibi bir sırtı varmış. Bacaklarının çok güzel olduğunu, bunu kullanması gerektiğini söylemiş imajcısı. Ne kadar evli olursa olsun herşeyi kocasıyla yapmak zorunda değilmiş. Tuğçe Kazaz bir daha evlenmem diyemeyeceğini söylemiş, dünya erkekleri sevinç ve coşkuyla karşılamış. Mesleğinin zirvesindeymiş. Mankenliğe erken başlamak büyük hataymış. Mankenlik mesleğinde öncelikle tanrının lütfuna ihtiyaç varmış. Azra Akın, İtalyan sevgilisine dili döndüğünce Türkçe öğretiyormuş. Kendisi de oyunculuğu Sabri Sarıoğlu'ndan öğrendiğinden bu durumda bir sakınca görmüyormuş. Bu arada İtalyan sevgili de, Azra Akın'ın performansından memnunmuş! Hülya Avşar, her şey çok rutinleşti diye sahnelere dönüyormuş; şimdi de sahneler rutinleşecekmiş, Gülben Ergen'le kavga etmeyi özlemiş falan. Ha bir de kızı vardı ya Zehra, o büyümüş. Sedef Avcı'nın elbisesi gider borusundan esinlenerek dikilmiş. Bir yerini kaparken bir yerini açmalıymış elbise insanın. Sezen Aksu, Kanlıca'daki evinin tadilatı bitene kadar otelde kalacakmış. Tadilat 1 yıl sürecekmiş, artık nasıl hor kullandıysa evi. Rahmi Koç, Kıvanç Tatlıtuğ'a hareket çekmiş, Kıvanç "Hop hop, n'oluyo?" demiş. Sonra ben ne bileyim onun Rahmi Koç olduğunu mealinde açıklamalar yapma gereği duymuş. Erol Büyükburç eşinin yatağına gitmiyor, üstüne üstlük ölülerle konuşuyormuş. Hala saksı değilmiş. George Clooney belgesel çekmek için Sudan'a gitmiş; kafasına tükürmüşler, yarabbi şükür demiş. Arkadaşı vefat eden Doğa Rutkay, çocuğun kırkı çıkana kadar psikolojik tedavi görecekmiş.

Tüm bunları öğrenmenin verdiği mutlulukla, bilgi yoğunluğuyla kafamı kaldırdım bilgisayarın başından: Faturalar yatmamış, siparişler gelmemiş. Daha günün bu saatinde dilenciler kapıda kuyruk olmuş. Kafasında "Çocuğa hangi parayla üst-baş alacağız?" sorusu olan anneler, olmayanların binlerce katı olmuş. Yüzlerce insanın elektrik faturası borcu aylardır ödenmediği için elektriği kesilmiş. Pek çok kadın ne kadar evli olursa olsun dayak yemiş, hakaret görmüş. Tanrının lütfuna sahip olamayan binlerce kişi işsiz kalmış. Hayatının rutinleşmesinden sıkıntı duyan, sefaletin günlük yaşamının bir parçası haline geldiği sıradan insanlar intihar oranını artırmış. "Yalancı bunlar, bizden zenginler" diye kapıdan kovduğumuz dilenciler artık elbise, yiyecek, içecek de dilenir olmuş. Evinin camı kırılan adam, cam taktıracak parası olmadığı için naylon poşetler yapıştırarak camını kapatmış. Bilinç edindikleri andan beri psikolojik sorunlara sahip olan milyonlarca vatandaş, ömründe bir kez bile psikolog görmeden yaşamına devam etmek zorundaymış...

Bu hafta bitmez Zekeriya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder