2 Kasım 2010 Salı

Yarım Hayat

"Kahır dolu bir hayat bu senin yaşadığın. Dur durak bilmez çabanla, her uyandığın günde yeni bir kıyametle, korumaya çalıştıklarını kaybetmenin korkusu ve yıllardır tadamadığın huzurun ukdesiyle; yarım bir hayat seninkisi. Kendini suçlamanın bir faydası yok uzun zamandır senin için, umutsuzluğa kapılmak büyük tehlike; başarısızlığın sevdiklerinin sonu, senin içinse ebedi ızdırap olacak bu yolda. Hayatının bu cehenneme benzeyen yıllarında en azından bir sevenin var, seveninle huzur dolu bir hayata kavuşman için elimden geleni yapacağım, sevgili dostum Gordon. Söz veriyorum."

Yıllar sonra tekrar bilgisayar oyunu oynamak o kadar güzel geldi ki anlatamam. Artık eskisi gibi kötü de hissettirmiyor; sabah erken kalkıp oturmuyorum bilgisayarın başına. 1998 yılında başlamıştı Gordon'la maceramız. Aradan geçen 12 yılda (ki Half-Life 2 beş senelik oyun, ben geç kalmışım yani) o kadar özlemişim ki, kopamıyorum. Yine de yeter demek istiyorum, abi kaç yaşına geldin. Yeter çektiğin ya Allah rızası için senin gibi yaşanır mı ya. Envai çeşit silahın var, sık kafana kurtul gitsin. Al ağzına bombayı pimini çek. Ne bileyim, ayağının dibine sık roketatarı. Hayır, sen bilim adamısın, biliyorum senin gibi tipleri; Alyx'ten güler yüz gördün, iki cilve yaptı, "Ay choq qorktom sna bi$e olck dieee" dedi; hemen yelkenleri suya indirdin. İkimiz de biliyoruz ki, o kız sana vermez. Yine de ben elimden geleni yaparım, o kadar para verdim Orange Box almak için.

Alyx de iyi kız, alımlı mı alımlı, bir de becerikli; her iş geliyor elinden. Evlenirim vallahi. Oyun piyasasındaki en çekici hatun Alyx değil ama. Neden bilemiyorum, etrafımda hiç macera türü oyun oynayan olmadı. Macera derken kastettiğim; anahtarı bul, kutuyu aç, içinden çıkan taşı suyun üzerinde 3 kez sektir vs vs türünden oyunlar. Aksiyon minimum seviyede. Bulmaca çözeceksin sürekli. İşte bu tür bir oyun vardı, "Dreamfall - The Longest Journey" adında. Zoë Castillo adında bir kız vardı, hikayesi yürek burkan. Onu kontrol ediyorduk oyunda. Allah'ım o ne güzel bir kız. O başından geçenler nasıl olaylar. Hayatımda oynadığım en güzel bilgisayar oyunuydu bak, bulursanız bir deneyin.

Tomb Raider hayatımda hep en nefret ettiğim oyunlardan biri oldu. Başrolde Lara Croft; beton gibi karı. Mini mini bir şort var ayağında, göğüsleri Süleyman Demirel'in göbeği gibi; kız ayağının dibindekileri göremiyor. Saçları dizlerine kadar inen at kuyruğu biçiminde. Ama o lağım benim bu mağara senin, dünyanın bir ucundan diğer ucuna koştur Allah koştur. Yok ya? Çamurun pisliğin içine mini şortla giriyorsun da kıçına başına hiçbir şey batmıyor bulaşmıyor. Oldu aq.

Dayanamıyorum Zekeriya, dükkandayım falan ama oynayacağım bitireceğim ben bu HalfLife'ı. Bekle Gordon, yardıma geliyorum!

1 yorum:

  1. Bazıları sırf Lara Croft için oynuyor o oyunu ama:)
    "Kız ayağının dibindekileri göremiyor" yazmış ya ahahaha..
    Bu arada zekeriya kim yahu..Sağ duyu gibi bişe mi:)

    YanıtlaSil