7 Kasım 2010 Pazar

Herşeyin Öncesinde Kalkan Ofsayt Bayrağı

"Ofsaytın ne olduğunu bilmeyen kız" kavramından çok ekmek yendi; öyle bir yoğunlaşıldı ki o konuya, artık kızlar ofsayt hariç hiçbir kuralı bilmiyor futbolla ilgili. Sarı kartla kırmızı kartı birbirinden ayıramayan şekil şekil hatun, yan hakemin konumundan ofsayt kararının doğru mu yanlış mı olduğunu Erman Toroğlu gibi çizgi kamerasına ihtiyaç duymadan değerlendirebiliyor günümüzde. Bu bir sıkıntı değilmiş gibi görünse de maskülen sporların en yücesi futbolun en çetrefil kuralıının kızlar tarafından artık bir muamma olarak karşılanmayışının sonuçları sanıldığından çok daha vahim.

Beyler; çözüldük artık. Yaptığımız artistlikler, çektiğimiz ayaklar artık tribünleri ayağa kaldırmıyor. Bel kıran çalımların, sağdan atıp soldan geçmelerin hayatımızdaki yeri azalıyor belli bir yaştan sonra. Yaş ilerledikçe daha bir oturaklı, daha düz, daha mantıklı hale gelen oyunumuz çağa ayak uyduramaz bir role bürünüyor. Rakiplerimiz olan kızlar da yaş ilerledikçe sanki daha bir altın çağlarını yaşıyorlar. Yaratıcılıktan uzak 1-0 olsun bizim olsun anlayışı, rakibin sahanın her yerine basmayı, alan daraltmayı ve savunmayı önde kurmayı düstur edinen maceracı taktiği karşısında hezimete uğruyor gün be gün.

Çıkılan maçlar içerisinde, en dişli olduğu düşünülen rakiple yapılanlar doğal olarak en büyük etkileri bırakıyor. Sırt kaleye dönük, bir anda hiç beklemediğiniz bir yerde rakibin defanstan uzaklaştırmak için vurduğu top, arkadaşınıza çarpıp önünüzde kalıyor. Tribünlerin coşkulu gürültüsü altında kendinizden geçip topu sürüyor, sürüyor ve hiç oralı bile olmayan 4-5 savunma hamlesini savuşturduktan sonra, yine siz hiç yokmuşsunuz gibi davranan kalecinin yanından topu ağlara yolluyorsunuz. Tribünlerdeki taraftarlarınıza doğru koşarken bir de bakıyorsunuz; pozisyonun öncesinde kalkan ofsayt bayrağı. Ağlara giden top gol olarak değer kazanmıyor.* Bir de üzerine sarı kart yiyorsunuz; o kadar kaptırmışsınız ki kendinizi düdüğü duymamışsınız bile. İşte bu futbolun farkı da kart olayında ortaya çıkıyor; sarı kartı hakemden değil, rakipten görüyorsunuz; çünkü hem rakibe hem de hakeme karşı oynuyorsunuz, ikisi de aynı kişi. Bundan sonra her hareketiniz dikkatli, kontrollü, garanti olmak zorunda.

Oyun disiplininden kopmuş kızlar da var tabi, onlar konunun dışında. Ligde güçlü rakipler olduğu kadar zayıf rakipler de var. Ne kadar hafife alırsak alalım sürpriz yapamayan bu rakipler de ne yazık ki bizim ilgimize mazhar olamayan kızlar. Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe olmak bizim için tarih oluyor artık; Bursaspor'u yenmek için çabalıyoruz ama şimdi Bursaspor'un devri.

Şu her zaman geçerli bir kural: Oyunun kontrolünü rakibe verip kontra ataklarla gol bulmak, ilk golden sonrarakibin mental olarak da çökmesini sağlar. Her ne kadar Zekeriya kontra atak diye bir taktiğin varlığını kabul etmese de, kontra atağı cibiliyetsizlik, şerefsizlik olarak addetse de, bloklar arası bağlarınızın zayıf, rakibinizin güçlü oluşuyla ilgili değildir kontra atak oynamak. Rakibi yorup golü attıktan sonra tamamen kontrolü ele geçirmek amaçlıdır. Bu taktiğin faydasını taktiklerin işe yaradığı dönemde herkes gördü. Şimdiki durum ise taktikle, dizilişle, fizik kondisyonla kurtarılacak gibi durmuyor. Ruhumuzu yitirdik, sahada geziniyoruz. Ayağa paslar, kaleye dönmeler; başarılı bir istatistik tablosu peşindeyiz sanki ama galibiyete çok uzağız. Şöyle ki; sahaya maçı bize vermek için çıkan rakiplere karşı duyarsız, yenmek için yanıp tutuştuğumuz rakiplere karşı da yetersiziz. Bu işin sonu umutsuz; çünkü bize maçı vermek isteyenlerin de aynı bizim gibi yenmek için yanıp tutuşan rakipleri var. Yenmek için yanıp tutuştuğumuz rakiplerin de fark yemek için kaleyi boş bıraktıkları maçlar oluyor ama onlar bizi nasıl kaale almıyorsa, aynı şekilde kaale alınmıyorlar. Kısır oğlu kısır bir döngü.

Bu birincisi, ikincisi, üçüncüsü olmayan bir lig velhasıl. Eski Avrupa fatihi günlerimize dönebilmek çok zor görünse de, dönmek için yapmamız gereken belki tüm rakipleri ciddiye alıp sürekli önümüzdeki maça bakmaktır. Bunun dışında ise tek seçenek, beraberlikle yetinmek isteyen bir rakiple karşılaşıp futbola veda etmek gibi görünüyor.

Ne olacağı belli olmaz ama, lig uzun bir maraton.

1 yorum: