26 Kasım 2010 Cuma

Ducati Bizi Işınla

Reklamın iyisi kötüsü olmaz mottosunun niçin sadece Türkiye'de geçerli olduğunun açıklamasının yapılmasını istiyorum. Reklamın iyisi bal gibi olur. Reklamın iyisi olmayınca akılda da kalsa ben o ürünü kullanmam. Kullanana engel olur, gerekirse canını yakarım. Mal mıyız lan biz? İyi reklamı haketmiyor muyuz? "Nası olsa s.ke s.ke bu ürünü alacaksınız, reklam yaptık ama dostlar alışverişte görsün diye, yoksa reklama bilem ihtiyacımız yok" dercesine yapılmış reklamlar yüzünden televizyon izlemiyorum 15 yıldır. Gündemden koptum.

Televizyonu açtığım zaman otistik çocuklar gibi sadece reklam izlerdim eskiden. Yalan yok, televizyon izlemeyişimin nedeni reklamların kalitesizliği değil; evde bir tane televizyon var ve o televizyonda da gündüz Esra Erol, gece de NatGeo izleniyor. Evde olup da bu yayınlara maruz kaldığım günden bu yana Türkiye'de abazanlığın yaş ve cinsiyete göre değişmediğini, Esra Erol'un çok feci bir hatun olduğunu, Goddard Yüksek Çözünürlük Tayfölçeri'nin ultraviyole ışığında çalışmak üzere tasarlandığını ve çiftleşme dönemindeki erkek bir filin dişi fil sandığı gergedana tıklamaya çalışırken belini kırarak öldürmesinin hiç de az rastlanan bir durum olmadığını öğrendim. Arada çıkan reklamlardan da Türkiye'de reklam sektörünün amacının tüketiciyle t.şak geçmek olduğu kanısına vardım.

Öncelikle 11880 ve 11818'i kullanmayacağım. Niçin ikisi için de çalgılı çengili ve bol embesilli reklamlar hazırlandığını anlayabilmiş değilim. Bilinmeyen numaraların gırnata ve darbukayla ilgisi var, orası kesin ama sormaya çekiniyorum; herkes biliyor da ben bilmiyormuşum gibi hissediyorum. YapıKredi reklamındaki komik olduğunu zanneden hıyarağası da ancak g.tümdeki kıl dönmesi kadar komik. Kenan İmirzalıoğlu'nun oynadığı Pepsi reklamı kadar s.kik bir reklam da uzun zamandır yoktu; hayranları beleş konuşsun, ödemeli arama yapmasın, gizli gizli annesinin telefonundan kendi telefonuna kontör atmasın diye reklama çıkmış, öyle diyor artis. Fiat da "Babam öyle diyo"dan beri piçli reklam çekmiyordu yanlış hatırlamıyorsam, küçük çocuklara ağız dolusu küfür etmeyeli çok olmuştu. "Kaçalım kaçalım koşalım" diyen o insan artığından beri içimde ukteydi veletlere sövmek. Aklıma geldikçe içimde fırtınalar koparıyor, seri cinayetler işlemek istiyorum bir yandan Michael Jackson gibi dans etmeye çalışıp diğer yandan "Ziyanı yok" diye g.tünü yırtarkenki hali gözümün önüne gelince. Kesin konuşmayayım ama, eğer bir gün görürsem bir yerlerde ve tanırsam; polis çağırın, jandarma çağırın. Öldürürüm ben onu.

Neyse efenim; piyasanın durumu bu olunca, bir el atmak farz oldu. İlk önce Türkiye piyasasında hak ettiği konumda bulunmayan bir marka olan Ducati için bir reklam projem var. Masrafsız da. Bembeyaz bir ekran izlerken, dış ses "Ducati, bizi ışınla!" diyecek. Ekranın bir yanından Ducati marka bir motorsiklet hızla girecek, diğer yanından çıkacak. Göremeyeceğiz bile. Sonra aynı dış ses sloganını söyleyecek markanın: "Ducati. Sizi ışınlar."

İkinci projem, hala kendisine yaratıcı bir reklam bulamamış bir marka olan Martini'ye. Türkiye'de çok fazla kullanılan bir içki değil. Bira ve rakının oldukça gerisinde. O yüzden reklam yüzü olarak tanıdık, bilindik bir kişi oluşundan mütevellit Berdan Mardini'yi seçtim. Parası neyse verin çocuğa. Şimdi Martini reklamlarındaki o elit ortamlar, yılan karılar Türkiye'de yok. Martini müşterisini rakı ve biracılardan çalacak. "Hep CHP'ye oy verdim ,bu kez de AKP'ye veriyim" diyen insanların bulunduğu bir ülkede "Hep bira içiyorum, bu akşam da Martini içeyim" denebilir gayet." Bir meyhanede buluyoruz kendimizi reklam başlar başlamaz. Yavaş yavaş hareket eden kameranın görüş açısına Berdan Mardini giriyor. Sol altta küçük bir yazı: "Berdan Mardini - Turkish singer, actor". Elindeki midye dolmayı ağzının iki yanından pirinçleri döküp saçarak lüplettikten sonra Martini'sine uzanıyor, lakkır lakır içiyor. "Ohhhhh" diyor sonra, ve kameraya doğru elindeki Martini'yi kaldırarak "Well done, Martini" diyor. Böylece hem Türk alkol piyasası canlanmış, hem Türk futbolu kazanmış, hem de Rusların sıcak denizlere inme emeli suya düşmüş oluyor.

Monitörü birden fazla görmeye başladım Zekeriya. Ben bir kusayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder