26 Ekim 2010 Salı

1326

Gebze'de sokak aralarında sanki evden bozmaymış gibi, sanki yapılış amacıyla kullanılmıyormuş gibi duran pek çok cami var. Yürürken gözlerini yerden ayırmayanlar onları eski birer ev zannedebilir; cami oldukları sadece minarelerinden belli. Şehir içerisinde minik minik; camiden küçük mescitten büyük onlarca yapı olması Gebze'de bir sorunmuş gibi geliyor kulağa ama aslında bu camiler buranın insanının çok alıştığı, kimsenin bir derdinin olmadığı binalar. Ha, nedir; cuma günleri tüm bu camilerin cemaati sokaklara taşar, yağmur-kar altında namaz kılar; o ayrı bir mesele. Yetmez yani ama sadece cuma namazı ve bayram namazı için koskocaman camiler yapılmamalı. En basitinden israftır; bu benim düşüncem.

Yıllarca "Ezan sesleri bu dinsizlerin soysuzların uykularını kaçırıyor! Bıraksak hepsini yıkarlar! Kafirlere izin vermeyin!" diye durduk yere iddia ortaya atıp olay çıkaran sağ düşüncenin güdümü altında yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız. Camilerin yıkılması tehdidi bu partilerin en son, en can alıcı argümanıyken, Türkiye'nin her yerine ucube gibi, camiye hiç benzemeyen camiler yapıldı. Kimi (güya) modern mimariyle yapılmış, kimi 5 katlı gecekondu gibi inşa edilmiş koskocaman, otogar gibi camiler yapıldı sokak aralarına bile. Bu camilerin yarısından fazlasının cuma günleri bile boş kalması umursanmadı, yapıldı işte. Hala Türkiye'nin pek çok yerinde yapılmakta olan camiler için yardım toplamaya gelen sakallı sakallı yaşını almış amcalar var burada. Günde en az 4-5 tane geliyor. Peki ya mevcut camiler? Türk insanının doğurup doğurup sokağa saldığı çocuklar gibi, camiler de yapılıp yapılıp terkediliyor bu topraklarda.

Derdim şu; Gebze'de bir İlyasbey Camii vardı. Yolum pek onun olduğu taraflara düşmez ama, bir köşede dururdu o. Onun bulunduğu muhitteki herhangi bir yer, "İlyasbey Camii'nin şu tarafında" diye tarif edilirdi. Bir cuma günü veya bir bayram günü gidebileceğim yakınlıkta bir yer değildi ama o oradaydı; yeşil bir bina, yanında bir minare dikilmiş ve cami olduğu sadece buradan belli. Şu anda olması gereken yerde değil, çünkü yıkıldı. Tarihi eser statüsündeydi, kaldırıldı. Hem de cami derneği tarafından. Ben bu işlerden anlamam gerçi, haberler öyle diyor***. Herhangi bir yapının herhangi bir girişimle tarihi eser özelliğini yitirebildiği bir yer demek ki Türkiye; çünkü bu cami 700 yıllık. Avlusunda mezarlar, ağaçlar ve bir de türbe vardı, şimdi onlar da yok. Yandaş herkesin dilinde bir "İlyasbey Camii daha iyi hale getirilecek" saçmalığı. Bir şeyi yıkarak daha iyi hale getiremezsiniz. Yenisini yaparsınız. Eskisiyle de ilgisi olmaz. Babandan kalma köstekli saat bozulunca çöpe atıp Rolex mi alırsın? Yoksa tamir mi ettirirsin masrafına bakmadan? Çocuk kandırmayın.

"Din gidiyor, iman kalmadı, camiler, ezanlar" diye milleti galeyana getirenlerin elinde heba oldu taa 1326'da yapılmış cami. Servisle okula giderken önünde bekleyen balıkçılarla meyvecilere seslendiğimiz ** İlyasbey Camii yerine şimdi 3000 kişilik bir heyula dikilecek, adına da cami denecek. Ben gitmem o camiye Zekeriya. Sıvasında, işçiliğinde vefasızlık, saygısızlık olacak oranın. Mustafa Paşa Camii'ne devam.

Yolum hala İlyasbey Camii'nin o taraflara düşmedi. Mantıklı bir açıklama bulamıyorum hala neden bu caminin yıkıldığına. Mümkün olduğunca o muhite uğramamaya çalışacağım; umarım internet sitelerinde gördüğüm bu haber yalandır, umarım birkaç sitede görüp de galeyana gelerek, araştırmadan yazdığım bu yazı yüzünden g.t olurum, umarım İlyasbey Camii yerli yerinde duruyordur.

1 yorum:

  1. Ilyasbey Camii'nin onunde seyyar balikci dururdu.Sen ve ben 2 dakikalik servis maceramizda o balikciya bagirirdik "palamut" diye..

    YanıtlaSil