29 Eylül 2010 Çarşamba

İçe Dönük Bir Arayış: Kıl Dönmesi - Part V

BU KEZ BİRAZ ÖZEL OLDU

Geceleri yapılan telefon görüşmelerine gıcık olurum. Neredeyse hiç kullanmayan biri olarak eğer kulağımda telefonla gece vakti beni görürseniz ya gerçekten inanılmaz derecede ihtiyacım olduğu için aramışımdır (ki bu sık yaşadığım bir durum değil), ya birinin gerçekten inanılmaz derecede aranmaya ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için aramışımdır ya da biri beni aramıştır ve her üç olası durumda da mümkün olduğunca kısa kesmeye çalışıyorumdur. Nedeni basit: Telefonla konuşarak hiçbir şeye çözüm bulamazsınız çünkü. Yüzünü göremediğiniz bir insanın sizi ne kadar ciddiye aldığını, ne kadar dinlediğini bilemezsiniz; beni gece arayanlar kusura bakmasın ama o kırk yılın birinde aradığım iki - üç insandan biri değilseniz; emin olun ki yüzümün ifadesi ses tonumun ciddiyetiyle mutlak derecede zıttır. Bunu bir küçümseme olarak da algılayabilirsiniz, bir karakter özelliği olarak da, ya da herhangi bir şekilde algılayacak kadar s.klemezsiniz; sizin bileceğiniz iş. Benim aradığım kişiler de sıkılıyor, rol yapmak durumunda kalıyor olabilir tabii ki, hatta yapıyorlardır da. İşte benim de aramamamın nedeni bu. Beni arayarak bıktıran kişilerin durumuna düşmek istemiyorum.

Telefon, yüzyüze bir görüşme yapmak için randevulaşma aracıdır. Gece aramalarını bir kenara alırsak, uzaktaki bir arkadaşla hasret gidermek veya canınızın istediği bir kişiyle herhangi bir sorun çözme amacı gütmeyen, hoş sohbet amaçlı bir görüşme yapmak için kullanılabilir. Mesaj da aynı şekilde; kısa bir bilgilendirme için belki kullanılır. Telefonun yoğun kullanımını tehlikeli buluyorum. Dediğim gibi; hayatta en çok korktuğum şeydir bir kimseyi kendimden bıktırmak. Bu hiç mi hiç kaale almadığım bir insan bile olsa depresyona sokabilir beni. O yüzden aramak için yanıp tutuştuğum bir kimseyi bile öyle sık aramam. Elim telefona gider, uykum kaçar, tepinirim olduğum yerde ama tutarım kendimi. Yazarken çok yanlış geliyor yaptığım, doğru da yanlış da olsa alıştım artık bunu yapmaya. Söyleyeceğim; eğer aramıyorsam, s.klemediğimden değil.

BURASI SANA

İnat ve kızgınlıkla, iki muhatabından biri olduğum bir konuyu gecenin onikisinde telefonda çözmeye zorlanmak zaten çok yanlış bir hareketti. Küçük bir ihtimal de olsa sakin kafayla tatlıya bağlanabilicek bir konuydu belki, kim bilir? Karşılıklı olarak ne kadar kıymetli olursak olalım; yıllar boyunca, telefonda veya yüzyüze yapılan onbinlerce görüşmenin tamamının arayanı - ayarlayanı olan senin (bu durumu ilk ve son kez dile getirişimdir), beni alkol aldıktan sonra aramanın kesinlikle cesaret verici veya saygı sınırını aşmayı mazur gösterici bir etken sayılmayacağını anlamış olmanı beklerdim. Ortaya çıkan sonuç benim için de yıpratıcı oldu; sabrımın bir sınırı olduğunu öğrendim. Bir kişi gerçekten bir hata yaptığını biliyor, bu hatayı telafi etmek için görüşmek istiyor, günler boyunca telefonla arıyor arıyor arıyor ve o telefon açılmıyorsa; demek ki o hata telafi edilemez türden bir hataymış. Hatasız olduğumu iddia etmemekle birlikte, karşılıklı hataların ciddiyetini de kıyaslamıyorum. Sadece şunu söyleyebilirim: Benim midem bu tür hataları kaldıramayacak kadar hassas; sen ise kendini, midesinin hassasiyetini umursamayacağım biri haline getirdin canla başla uğraşarak. Kendime zerre kadar saygı duymadığım dönemlerde onlarca seçenekten biri olmayı kendime yedirmiş oluşumun sarsıntısını atlattıktan sonra tekrar karşı karşıya geldiğimizde, benim artık o seçeneklerden biri olmak istemediğim ortada sanıyordum. Yan yana uyanılan sabahlarda bile sana başkasının ismiyle hitap edişime tepki göstermeyişin beni rahatlattı, yalan yok. Şimdi bu kadar kızgın olmak çok anlamsız, sadece sen değil, kimsenin kendisine bir zamanlar kendime davrandığım kadar saygısız davranmasını istemem; o yüzden bu benim "yes" tuşuna son basışımdı.

Ne yalan söyleyeyim, o kadar yıllık yükün yarım saatlik bir telefon konuşmasıyla kalkacağını bilseydim, daha önce bizzat ben arardım. Üzerinden saatler geçmesini bekledim birşeyler yazmak için; alelacele, hışımla yazıp gerçekten yazmak istediklerimi ihmal etmemek adına. O kadar faydalı oldu ki, görselleri yerleştirmek, yazıyı yazmaktan uzun sürdü. Sakinleşmek, sabırlı olmak bu yüzden güzel bir özellik işte. Kendini tutmak. Anafikir bu olsun.

Telefonu bulan adam, bugünleri görseydin bulur muydun o telefonu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder